top of page

GSbasket.org'un Mart 2010'da benimle yaptığı röportaj:

 

GSbasket Ailesi içinde beyefendiliği ile ün salmış bir isim Onur Balcı. Çoğu kişi, onu tanımlarken aynı ifadeleri kullanıyor aslında: sessiz, sakin, beyefendi, sevecen... Bir insanın hayattaki amaçları nelerdir? Zengin olmak, mutlu bir aileye sahip olmak vb. Bunların yanı sıra insanların zihninde iyi bir yer edinebilmek de olmalı insanın amacı. Onur Balcı bunu başaran isimlerden birisi. Bizler, onu çok seviyoruz, iyi ki tanımışız diyoruz. Gerçekten böyle biriyle tanıştığımız için şanslı olmalıyız. Birazdan onu kendi ağzından tanımaya çalışınca, bu düşünceleriniz daha da kesinleşecek. 

Severek okuyacağınızı düşündüğümüz Onur Balcı röportajı bizlerle... 

 

***


Herkese merhaba,

Gsbasket sitesinin önemli yapı taşlarından birisiniz. Acaba bu site ile tanışmanız nasıl oldu?

2000 yılının yaz mevsimi... O zaman lise hazırlık sınıfını bitirmiş ve o yazın başında eve bilgisayar almıştık. İnternet de olmazsa olmazdı tabii. 

O sıralar, derslerden sonra toplanıp basketbol oynardık arkadaşlarla. Sürekli basketbolu düşünürdüm diyebilirim. E kendimi bildim bileli de Galatasaraylı olduğum için, bu iki kavramı heves duyduğum internette birleştirdim ve karşıma GSbasket çıktı. Merak edip girdim ve bir daha da çıkamadım.  

Tamamen araştırmacılığımdan kaynaklanıyor yani.
 

 

 

Site içerisinde genelde sakin, anlayışlı bir imaj çiziyorsunuz. Acaba normal hayatınızda da böyle misiniz?

Bunun için özel bir çaba harcadığımı söyleyemem. İçimden geldiği gibi davranıyorum. Normal hayatımda da böyleyim. Tabii ki ani çıkışlarım, sinirli olduğum zamanlar oluyor; ama bundan zararlı çıkmamak için sakinleşmeyi bekliyorum.

 

 

 

Bazı olaylar karşısında çok soğukkanlı davranıyorsunuz. Bunu neye borçluyuz ya da nasıl başarıyorsunuz?

Aslında bir önceki cevabımda yazdım bunları. Bunun için bir çabam yok. Sadece olması gerektiği gibi davranıyorum. Ani çıkışlar, zarar verebileceği için böyle olmak en iyisi sanırım.

Bir de şunu yapmak lazım diye düşünüyorum: Takımlarımız sürekli maç yapıyor bildiğiniz gibi. İsteriz ki her takımımız her maçta güzel oyun oynasın ve galip gelsin; ama bu mümkün değil. Benim de bazı maçlar sonrası sinirlendiğim zamanlar oluyor muhakkak. Böyle durumlarda foruma bir süre girmemeye çalışıyorum. Sakinleşmeyi bekliyorum.
 

 


Onur Balcı'nın bir günü nasıl geçiyor?

Şu sıralar KPSS sürecinin içindeyim. Yuvarlak karalıyorum. Çok fazla ders çalıştığımı söyleyemesem de, kafam sürekli bununla meşgul. Bundan arta kalan zamanlarda bazen arabaya binip dolaşıyorum. Kafamı rahatlatmak istediğim zamanlarda da yürüyüş yapıyorum.

 



Boş vakitlerinizde neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? En son gittiğiniz sinema ve okuduğunuz kitap hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Aslında her anımın dolu olması lazım; ama genelde evdeyim. Pek fazla dışarıya çıktığımı söyleyemem. İşim olduğu zaman ya da yapmam gereken şeyler olduğu zaman çıkıyorum. 

En son Veda'ya gittim. Kesinlikle izlenmeli. Söz konusu Atatürk olunca, çok fazla beklenti oluyor filmle ilgili. Eleştirmek istendiği zaman birçok eksik bulunabilir, beklenileni karşılayamayabilir; ama Veda, kahraman bir insanın yaşamını çeşitli yönleriyle anlattığı için güzel geldi bana.

"Atatürk'le Yaşanmış Bilinmeyen Anılar" kitabını okuyorum şimdi. Veda'da Atatürk, Salih Bozok'un kaleminden alıntılarla işlendiği için, bir farklılık hissediliyor filmde. Bu kitapta da Atatürk'e yakın kişilerin kalemi kullanıldığı için, onu yakından tanıyorsunuz. Mesela, kitapla ilgili bir ayrıntı dikkatimi çekmişti: Hani Atatürk'ün sesini, ses kayıtlarının olanaklarından dolayı ince biliriz. Zihnimize öyle yerleşmiştir; fakat bir anıda, Atatürk'ün kalabalık bir topluluk önünde konuşma yapması gerekliliği belirtiliyor. Oradakiler, Atatürk'ün o kalabalığa sesini nasıl yetireceğini düşünürken Atatürk, sesini fazla yükseltmeden tüm kalabalığa sesini gür bir şekilde duyurabiliyor. Hitabet gücünden bahsetmiş burada ve bu hoşuma gitti.



En sevdiğiniz ve sevmediğiniz huylarınız neler? Hayat felsefeniz ne?

Kimseyi kırmamaya çalışırım. Anlayışlıyımdır her konuda. Bu özelliğimi sevsem de, bundan dolayı kendimi yıpratmayı sevmiyorum. Karşımdakinin düşüncesini önemserim çünkü. Empati kurmayı severim. Karşımdaki mutlu olacaksa, benim için daha önemlidir bu. Hele ki ayrı önem taşıyan birisiyse, daha da çok önemserim.
 

 


Ankara genelde memur şehri olarak bilinir ve bazı kesimlerce sevilmeyen bir görüntü çizer. Acaba Ankara'da yaşamaktan memnun mu? Ankara olmasaydı hangi şehirde yaşamak isterdi? Neden?

Gerçekten memur şehridir Ankara. Sabahları otobüste, metroda takım elbiseli insanlar görürsünüz. Ankaralı alışıktır buna. Alışık olmayanlar için boğucu geliyor sanırım bu durum. Ankara'nın sevilmemesi bundan kaynaklanıyor galiba. Ha, bir de denizi yok. :)

Ankara'yı seviyorum. Burada büyüdüm. Alıştım her şeyine. Uzaklaşsam da kesinlikle ararım Ankara'yı. Sabahın erken saatlerinde gevrek gevrek yenen simidini değişmem mesela. 

Gevrek dedim madem, İzmir'e gönderme yapalım. Ankara olmasaydı İzmir'de yaşamak isterdim. Cazip gelmiştir her zaman bana İzmir. Hemen hemen her yaz giderim ve birkaç gün geçiririm orada. Kordon'da bira yudumlamanın keyfi başkadır.



Öğretmenlik mesleği hakkındaki görüşü nedir? Kafasında olan bir meslek miydi, yoksa biraz şans eseri seçtiği bir meslek mi? Öğretmenlik mesleğine yeni başlayacaklar için öneriniz nelerdir?

Öğretmenliğin ayaklar altına alındığı tek ülke biziz sanırım. Eskiden ÖSS'ye (şimdiki YGS) hazırlananlar, "Hiçbir şey olamazsam öğretmen olurum." düşüncesindeydi. Şimdi bakıyoruz, eğitim fakültelerinin puanları neredeyse tıp, mühendislik, hukuk fakültelerinin puanlarıyla yarışır düzeyde. Bu puanları alanlar da, diplomasını elini aldıktan sonra KPSS duvarıyla karşı karşıya bırakılıyorlar.

O kadar çok şey var ki bununla ilgili yazılacak. Girersem, çıkacağımı zannetmiyorum.  

Annem ve babam öğretmen. Okul ortamında doğdum ve büyüdüm. Öğretmen lisesi mezunuyum ayrıca. Liseye başladığım ilk gün, lisenin isminin de vermiş olduğu bir duyguyla, öğretmenliğe kendimi hazırlamaya başladım. Hem mesleğimi hem de Türkçeyi seviyorum. O yüzden sevdiğim bir meslek öğretmenlik.

Öğretmenlik, sevilerek yapılması gereken bir meslek. Sevmezseniz, meslek yaşamı boyunca sıkıntı çekersiniz. O yüzden öğretmenlik yapmak isteyenlerin bu mesleği sevmesi gerekiyor öncelikle.
 

 


Ülkemizde öğretmenlik mesleğine gereken önemin verildiğini düşünüyor musunuz? Maaşlar sizce yeterli mi? Ne gibi değişiklerle öğretim seviyesi üst düzeylere çıkabilir?

Gereken önem kesinlikle verilmiyor. Siz, öğretmenin önüne sınav engeli koyarsanız ve kafasını rahat ettirmezseniz; bu mesleği yapanın da, yapmak isteyenin de önüne engel koyarsınız. Öğretmenin kafasının rahat olması lazım.

Öğretim seviyesini yükseltmek için, eğitimi öncelikle ve kesinlikle siyasetten arındırmamız gerekiyor. Her gelen iktidar, kendi düşünce yapısını dayatmamalıdır. "Ne yapılmalı?"dan çok, "Nasıl yapılmalı?" üzerinde durulmalıdır. "Neyi, nasıl kazandırabiliriz?" düşüncesi benimsendiği zaman, ülke olarak daha farklı yerlerde olacağımızı düşünüyorum.
 

 


Hayatınızda "Keşke yapmasaydım." dediğiniz şeyler var mı?

Bu sözü attım hayatımdan uzun bir süre önce. Yaşadığım şeylerden olumlu sonuçlar çıkarmaya çalışıyorum. Kötü bir şey yaşadıysam da, bu durumun geleceğime yön vereceğini bilerek hareket ediyorum. 

Keşke dememek için, o an, o ana göre yaşamak lazım. İçinde bulunduğunuz durumu hissederek yaşayın ve hissettirin. Yarın, geç olmasın.

 



Onur Balcı kız erkek ilişkilerinde nasıl birisidir? Neye önem verir ve onu karşı cinste en etkileyici hareket, durum, kelime vb. şeyler nelerdir? Aşk üzerine bir kitap yazsa içinde neler geçer?

Son derece anlayışlıyımdır. Bunu karşımdaki kişiye hissettiririm zaten. Onun düşüncesi çok önemlidir benim için. Her şeyi ben yapayım, ben belirleyeyim gibi bir düşüncem yoktur. Bir ilişkide iki tarafın da düşüncesi önemlidir çünkü. Ortak karar verilmelidir.

Güven, son derece önemlidir benim için. Güvenmek ve güvenilmek isterim. Bu konuda emin olduğum zaman çoğu şey çözülmüştür zaten.

Dünyadaki en güzel ifade Türkçededir sanırım: "seni seviyorum". Bu ifadeyi ciddi anlamda söyleyen birisi etkiler beni.

Kitap konusu düşüncelerim arasında aslında. Hissettiğim bütün şeyleri yazarım. 

 



Galatasaray - Fenerbahçe futbol maçına 1 tane biletiniz var ama maç zamanında kız arkadaşınızın doğum günü partisi var. Hangisine gidersiniz? Galatasaray aşkı sizin hayatınızda nasıl bir yere sahip?

Bir elmayı ikiye böldüğümüz gibi, bileti de ikiye bölsek?.. :) Onunla birlikte stada girmeyi tercih ederdim. İkimiz de mutlu olurduk böylece. Stadın içinde verirdim hediyesini. Takım da gerekeni yapar tabii.

Galatasaray eşittir, bitmeyecek aşk.
 

 


Forum çoğunlukla basketbol üzerine kurulmuş bir ortam ancak sizi pek basketbol konularında göremiyoruz. Bunun sebebi nedir? Galatasaray basketbol şubesini yeterli görüyor musunuz? Seçimler yaklaşıyor sizin yönetim hakkındaki düşünceleriniz?

Televizyon yayınlarından dolayı, maalesef maçlarımızı pek fazla takip edemiyorum. İstanbul'da olmamamdan dolayı da maçlara gidemiyorum. Bu yüzden, maçlarla ilgili yorum yapamıyorum. Yoksa, ilgisiz değilim tabii ki. Takip ediyorum. Sadece, maçlara canlı şahit olamıyorum.

Ülkemizde futbol, geçmişten bu güne kadar ön plandadır. Bütün yönetimler de futbola ağırlık verme ihtiyacındadır. En basit bir şekilde örnek vereyim: Aynı sınıfta olan iki çocuk, futboldaki maçla ilgili mi yorum yapar, yoksa basketbol ve voleyboldaki maçlarla ilgili mi? O hafta Hagi ya da şimdi Arda, gol atmışsa, övünç kaynağıdır onun için. Jasaitis sayı atmış, Kemal smaçla oyun kazandırmış bilmez. Hatta kulübe bir sürü kupa kazandıran Sedat Hoca'yı da bilmez. Kulübün, sutopuna ambargo koyduğunu da bilmez. Ekranında Kewell'ın asisti, Baros'un gölü vardır çünkü.

Bunun için, basketbol şubesi bugün neyse, ilerleyen süreçte de öyle olacak maalesef. FB Ülker şu an nasıl Eurolig'de mücadele ediyorsa, biz de aynı şartlarda mücadele etme yollarını aramalıyız. Telekom'sa Telekom. Galatasaray ismi en üst basamağa hangi imkânla gelecekse, öyle gelmeli. Ülkeye basketbolu getiren takım, en üst seviyede olmalı her zaman. Kaldı ki, Ülker'le birleşen takım bu kulvarda mücadele ediyorsa, biz de etmeliyiz kesinlikle.

2000 yılındaki futbol başarılarını Adnan Polat'ın da yaşamasını istiyorum gelecek sene. En az bir dönem daha seçilmesini istiyorum Polat yönetiminin. Futbola gereken yatırımın yapıldığını düşünüyorum. Çabalarının sonucunu görmesini istiyorum. Tabii illa seçilsin demiyorum. Kulübe kim yararlı olacaksa, kim kazanç sağlayacaksa o seçilsin.

 



Galatasaraylı olmanızın öyküsü veya bir sebebi var mı? Sizi Galatasaraylı yapan en büyük etken nedir?

Babamdır beni bu aşka sürükleyen. Şu an kendisi, heyecanını bana vermiş olmanın karmaşık duygularını yaşasa da... 

Hangi yıl, hatırlamıyorum. 90'lı yıllar... Nou Camp (Ali Sami Yen'se, sorumlusu küçük olmamdır.)... Arif Erdem, ceza sahası dışından plase bir vuruşla kaleciyi avlama çabasındaydı. Kaleci de kendinden emin bir şekilde topu tutmuştu; fakat aklına gelmeyecek bir şey olmuştu. Ayağı kaymış ve top, çizginin içine geçerek Galatasaray hanesine yazılmıştı. Maçı 2-1 kazanmıştık. Barcelona, bugün olduğu gibi, o zamanlarda da Avrupa'nın en önemli kulüplerindendi ve biz, o zaman onları yenmiştik. Bir de, o dönemlere denk gelen 3-3'lük Manchester United maçı... Arif Erdem, Kubilay, Tugay ve diğerlerinin sarı forması...



Onur Yavuz hakkındaki düşünceleriniz?

Birisine "abi" demek için illa aynı kandan olmak gerekmiyormuş. Bunu öğretti bana. Onu iki satıra sığdırmak istemem; ama ne yazsam bazı şeyler eksik kalacak.

 



Uzun süredir forumun önemli yapı taşlarından birisisiniz. Acaba unutamadığınız, bizimle paylaşmak istediğiniz bir anınız var mı?

Açıkçası aklıma gelmiyor. Olsa, hatırlarım; ama forumla tanıştığım ilk zamanlarda Arda Ezer'den uyarı aldığımı unutmam. Çok fazla başlık açıyordum sanırım. Bir gün uyarmıştı beni. Ondan sonra dikkat etmeye başlamıştım. Forumda büyüdüm diyebilirim. 



Forumda en çok anlaştığınız kişiler kimler? Gerçek hayatta konuştuğunuz kişiler var mı?

Herkesle anlaşırım. İsim vermek istemem; çünkü yazmadığım arkadaşlarıma haksızlık olur; ama yüz yüze sürekli görüştüğüm tek kişi Onur Yavuz'dur, konum itibarıyla. Yoksa, MSN'de görüşüyorum herkesle.

Ayrıca, ayrı bir paragraf açmazsam olmaz. Yüz yüze hiç görüşmesek de, her anımda yanımda hissettiğim Esra, ayrı bir önem taşır benim için.

 



GSbasket'in hayatınıza artıları ve eksileri oldu mu? Olduysa bunları bizlerle paylaşır mısınız?

Artıları tabii ki oldu. Yıllardır içindeyim bu oluşumun. Bu forumda emekleri olan abilerimiz var. Onların katkılarıyla bir aradayız, ne mutlu ki. En önemli artı, budur benim için.

 



Bundan 10 yıl sonra da GSbasket'in bir parçası olmak ister mi? 10 yıl sonra da böyle bir oluşumun olacağını ve aynı seviyede kalacağını düşünüyor mu?

Tabii ki olmak isterim ve olacağım da. Eğer forum bugüne kadar gelmişse, bundan sonra da devam edeceğini belli etmiş demektir. Az bir süre değil bu süre. Eğer bugüne kadar varlığını sürdürmüşse, gelecek yıllarda da sürdüreceğinin en önemli kanıtıdır bu bana göre.



Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. GSbasket üyelerine söylemek istediğiniz son olarak bir şey var mı?

Bu oluşum, gerçekten güzel bir oluşum. Basketbol yorumları haricince arkadaşlıklar, dostluklar kazandığımız bir forum burası. Bunun kıymetini bilmeliyiz ve birbirimizi kırmaktan kaçınmalıyız her zaman. Komşunuzla bulamadığınız sohbet ortamını, bu neticede bulup sıkı arkadaşlıklar edinebilirsiniz. O yüzden, değerini bilmemiz lazım.


Türkçe: Yaşam biçimim.

Ankara: Öyle yakışır ki kar.

Melih Gökçek: Başa gelen ve çekilen talihsizlik.

ultrAslan: Olmazsa olmaz.

Fotoğraf: Karenin içindeki his.

Buzzer Beater: Keyifli ve başarı duygusu veren güzel bir oyun.

Giovani Dos Santos: Yetenek.

 

 



Onur Balcı'yı kendisi değil de, biraz da GSbasket Ailesi de tanıtsın istedik. Bakalım, Gsbasket Ailesi, Onur Balcı hakkında neler düşünüyor? 


ONUR YAVUZ


Seni;
senin kadar tanıyan biri
Seni düşünen
Düşünmeyi öğrenmiş,
sakin,
uslu,
efendi,
oturmayı kalkmayı bilen,
sevmeden edemediğin biri;
seni anlatmayı seven,
seni başkalarına anlatmayı,
her şeyden çok seven,
senin için çok şey başarmaya hazır biri;
bazen biraz fazla konuştuğundan yakındığın,
ama ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğum,
seni tanıdığı kadar, kendini
ve
hayatı da tanıyan biri;
yalnızca eşine anlatabildiğin sırlarını anlatmaktan çekinmediğin,
bazen düşüncesine şiddetle ihtiyaç duyduğun biri,
sabahın üçünde ayıp olur mu diye endişelenmeden arayabildiğin,ve
üçüne beşine bakmadan, sana duyman gerekeni söyleyen,
gecenin o karanlığında kalkıp ışığı yakan,
masanın başına geçen biri;
kalemin,
kağıdın,
aynan,
saatin,
kravatın olan,
bazen gölgen olan biri;
ve senin vicdanın, eh bazen de uykusuz bıraktığın için,
vicdan azabın olan biri...
Hayatında böyle biri 
var mı?

Şanslı adamım vesselam...


ESRA UZUN

Benim sakin, dingin, duygulu arkadaşım.
Zor zamanlarımız aynı tarihe denk gelmişti, sağ olsun sayesinde ikimiz de dertleşerek atlattık o zamanları. Sonra KPSS çalışarak nispet yaptığımız zamanlarımız da oldu msn'de. İyi bir arkadaştır, herkese tavsiye ederim. Hayatının aşkını bulması ve ona kavuşmasını diliyorum.


NİLAY KIZILOK

onun için ne desem bilmiyoruz. Sessiz, sakin en sinir bozucu olayda bile çok sakin. Dünya iyisidir.  

 


BARIŞ ŞİŞMAN

Derin ve sessiz insan...

 


EMRE DOĞAN

Son derece anlayışlı, güler yüzlü, nerede ne kadar konuşacağını bilen bir isimdir. Söz gümüşse, sükut altındır deyişinin kanlı canlı kanıtıdır bizlere.

bottom of page